5 Mayıs 2010 Çarşamba

Elvis Presley

935-1960



Ocak 8, 1935
Elvis Aaron Presley Mississippi Tupelo'da iki odalı bir evde fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. İkiz kardeşi Jessie Garon Presley ise ölü doğar.
1935 - 1948
Baba Vernon ve anne Gladys Smith oğulları içi ellerinden gelenin en iyisini yapmak amacıyla çok çalışır ve sürekli iş değişirler. Bu arada onları ayakta tutan en önemli şey, Tanrı' ya olan bağlılıklarıdır. Kliseye üyedirler ve sürekli dua edip, koroda gospel (dini içerikli) şarkılar söylerler. Elvis'in yaşamı

boyunca gördüğümüz gospel sevgisi ve Tanrı'ya bağlılığı küçük yaşlarda başlamıştır. Diğer etkileşimler ise çevredeki blues müzisyenler ve akşamları ailece dinledikleri Country müzik istasyonlarıdır.






1945
10 yaşında, Tupelo'daki Lunaparkta düzenlenen ve yerel radyonun canlı olarak yayınladığı şarkı yarışmasına katılır. Mikrofona boyu yetmediği için bir kasanın üzerine çıkarak, ‘Old Shep' isimli bir çocuk şarkısı söyler. Şarkı yaşlı çoban ve köğeği hakkındadır. İkinci olur ve 5$ ikincilik ödülü ile birlikte o gün ücretsiz ve sınırsız Lunapark'tan faydalanma hakkı kazanır.
1946
Evlis'in ailesi fiyatı çok yüksek olduğu için ona istediği bisikleti alamaz ama onun yerine 12.95$ ‘e bir gitar alırlar. Bisiklet 1947 yılbaşına kadar bekleyecektir.
1948 Sonları
Elvis ve ailesi bütün eşyalarını 1939 model bir Plymouth'ın bagajına doldurarak, daha iyi bir yaşam fırsatı bulmak amacıyla Memphis'e doğru yola çıkarlar.
1948-1953

Elvis ve ailesi, Memphis'in kuzey bölgesine, fakirler için tahsis edilen, düşük kiralı evlerden birine yerleşirler. Hayat çok zordur. Elvis Humes Lisesi'ne yazılır. Vernon ve Gladys sürekli çalışmaktadırlar.Elvis de ailesine destek amacıyla okul saatleri dışında, sinemada yer göstericiliği gibi ufak tefek işlere girip çıkmaktadır. Zamana göre oldukça uzun ve geriye taranmış saçları, uzun favorileri, ve genellikle zenci müzisyenlerin alışveriş yaptığı Beale Caddesinden aldığı kıyafetleriyle çok dikkat çekmekte, çoğu zaman bu imajı sebebi ile iş bulmakta da






zorlanmaktadır. Akşamları şehir merkezinde gospel, blues, country müzik yapan klüplere gitmektedir. O zamanlar popüler olan ve 70'li yıllarda Elvis'in vokal guruplarından biri olan J.D Sumner ile bu dönemde tanışır. J.D Sumner ve gurubu Blackwood Brother'sı dinlemek için giriş parası bulamaz ve J.D Elvis'i sürekli arka kapıdan içeriye aldırır. Arkadaşlarına karşı çok vefalı olan Elvis, J.D Sumner ve gurubu olan Stamps'i 70'li yıllarda kendisine vokal gurubu olarak almıştır.
Haziran 3, 1953
Elvis Humes Lisesi'nden mezun olur.
1953
Elvis Crown Elektrik firmasında, dağıtım yapan kamyonlarda şöför olarak çalışırken bir yandan da elektrikçi olmak için akşam kurslarına devam eder. Hem annesine bir doğum günü hediyesi olması hem de kendi sesini plaktan duymak için, 4$ ücret ödeyerek Sun Records Stüdyosuna gelerek, My Happiness ve That's When Your Heartaches Begins şarkılarını söyler. Stüdyo sahibi ve yeni yetenek avcısı Sam Philips'in yardımcısı Marion Keisker, bu değişik sesin sahibini not alır.
1954 Yazı

Marion Keisker'in tavsiyesi ile Sam Philips, Elvis'i "Without You" ismli şarkıyı söylemesi için stüdyoya çağırır. Elvis'in yorumu Sam Philips'i pek tatmin etmez.Sam Philips Elvis'e ne söyleyebildiğini sorar. Elvis de popüler olan bazı şarkılardan örnekler söyler. Sam Philps yeteneği anlamıştır ve gitarist Scotty Moore ve basçı Bill Black'le beraber Elvis'in çalışıp yeni bir şeyler üretmeleri yönünde bir ekip kurar.Üçlünün çalışmalarından değişik bir şeyler çıkmaz. Sam Philips aradığı sound'u 5 Temmuz 1954'de, üçlünün verdiği bir mola anında bulur. Elvis eline gitarı alır ve Arthur ‘Big Boy' Crudup'ın That's All Right isimli blues şarkısını daha hızlı tempoda ‘Rhytm






and Blues' tarzında söyler. Sam Phlips şarkıyı baştan çalmalarını ister ve kayda girer. That's All Right / Blue Moon of Kentucky single'ı Elvis'in ilk single albümüdür. That's All Right pek çok radyoda zenci soundu ve söyleyenin de muhtemelen zenci olduğu düşüncesi ile çalınmaz. Memphis'deki yerel radyolardan birinde çalındığı zaman telefonlar kitlenir. That's All Right'ın kaydedidildiği 5 Temmuz 1954 tarihi, Rock'n Roll ve Rock müziğinin miladı kabul edilmektedir.Gitarist Scotty Moore'ın menajer görevini üstlenmesi ile trio turnelere başlar.
Ocak 1955

Elvis, Bob Neal ile menajerlik anlaşması yapar.Üçlüye davulcu D.J Fontana da katılır.






Ağustos 15, 1955
Elvis , Colonel Tom Parker ile menajerlik anlaşması imzalar. Parker, Elvis'in kariyeri boyunca menajeri olarak kalacak ve Elvis tarihinde en çok sorgulanan kişi olacaktır.
Kasım 20, 1955
Elvis RCA ile sözleşme imzalar. RCA, Sun Records'a 40.000 $, Elvis'e de 5.000 $ öder.
Ocak 10, 1956
21. yaş gününden 2 gün sonra Elvis ‘Heartbreak Hotel' i kaydeder. Heartbreak Hotel / I Was the One single'ı üç haftada 300,000 satarak Billboard Pop listesinde 1. sıraya yükselir ve 8 hafta 1. sırada kalır. Gospel Vokal gurubu Jordanaries de bu dönem de Elvis'e katılır.
Şubat, 1956
Elvis'in Sun etiketi ile yaptığı son single ''Mystery Train / I Forgot to Remember'' to Forget, RCA etiketi ile Bilboard'da ilk sıraya yerleşir.
Mart 13, 1956

RCA Elvis'in ilk albümü olan ‘Elvis Presley' i yayınlar ve bu albüm Bilboard Pop listesinde 10 hafta 1. sırada yer alır. Kısa bir sürede 1 Milyon satarak Elvis'e ilk Altın Plak ödülünü kazandırır.






Nisan 3, 1956
Elvis ABC televizyonunda ait Milton Berle Show'a katılır. Show bir uçak gemisinin güvertesinde gerçekleşir.
Nisan 6, 1956

Elvis Paramount Pictures ile 7 yıllık sözleşme imzalar.



Haziran 5, 1956

Elvis ikinci kez Milton Berle Show'a katılır.

Temmuz 1, 1956

Elvis NBC'de Steve Allen Show'a katılır. Steve Alen Elvis'e Hound Dog şarkısını yaşlı bir köpeğe hitaben söyletir. Elvis bu durumdan hiç hoşlanmasa da show büyük ilgi görür.
Ağustos 1956
Elvis Love Me Tender çekimlerine başlar. Hikayenin orijinal adı Reno Kardeşlerdir.
Eylül 9, 1956
Elvis, ülke çapında televizyon tarihinde çok önemli yeri olan Ed Sullivan show'a katılır. Program o tarihe kadar televizyonlardaki en fazla rating'i alır.
Eylül 26, 1956
Doğduğu yer olan Tupelo'da Elvis günü ilan edilir. Elvis kutlama için ailesi ile beraber Tupelo'ya gider ve 10 yaşında iken ‘Old Shep' i söylediği fuar alanında bir konser verir.
Ekim 28, 1956
Elvis Ed Sullivan Show'a ikinci kez katılır.






Kasım 16, 1956
Elvis'in ilk filmi Love Me Tender'ın New York'da galası yapılır. Kritikler olumludur.
Aralık 31, 1956
Wall Street Journal'ın kapaktan verdiği habere göre Elvis ürünleri son 1-2 ay içinde 22 milyon dolarlık satış rakamına ulaşır.
Ocak 6, 1957
Elvis son kez Ed Sullivan Show'a katılır. Bu show'da televizyonlar, cinsel hareketleri çağrıştırıyor mantığıyla, Elvis'in belden aşağısını göstermezler. Komik olan, aynı kısıtlamanın , ağır bir gospel şarkısı olan Peace in The Valley'de de uygulanmasıdır. Elvis'in Ed Sullivan Show'ları için aldığı ücret olan 50.000$, o güne kadar bir şarkıcıya TV show içi ödenen en yüksek bedeldir.
Ocak, 1957

Elvis ikinci filmi Loving You'nun çekimlerine başlar.






Şubat 3, 1957
New York Times, Elvis plaklarının kaçak baskı ile Rusya'da 25 dolara satıldığını haber yapar. O zamanlar, bu fiyat bir plak için çok büyük ücrettir.
Mart 1957
Elvis, Nisan 1957'de taşınmak üzere Graceland Malikanesi'ni satın alır.
Nisan , 1957
Elvis 2 Nisan'a Toronto ve 3 Nisan'da da Ottowa olmak üzere Kanada' da 4 konser verir.
Mayıs, 1957
Elvis, üçüncü filmi Jailhouse Rock'a başlar.
Ağustos 31, 1957
Elvis Kanada Vancouver'da 1 konser verir. Bu konser Elvis'in Amerika dışında verdiği son konser olacaktır.
Ekim 17, 1957
Jailhouse Rock,filminin Memphis'te galası yapılır. Bu film King Creole'la beraber Elvis'in en iyi iki filminden

biri olacaktır.






Kasım 10, 11 1957
Elvis Hawaii'de ilk kez konser verir.
Aralık, 1957
Elvis askerlik yazısını alır.
Ocak sonları- Mart başları, 1958
Elvis dördüncü filmi King Creol'a başlar.
Mart 24, 1958
Elvis Presley 53310761 seri no'su ile askerlik görevi için Memphis Ordu Dağıtım Merkezine gelir.
Mart 25, 1958

Fort Chaffee, Arkansas'da televizyonların çektiği, meşhur saç kesimi yapılır.



Temmuz, 1958


Elvis'in dördüncü filmi King Creole gösterime girer ve Elvis'in en iyi filmi olarak tarihteki yerini alır. Filmin yönetmeni Casablanca'yı da çeken Michael Curtiz'dir. Diğer oyuncular ise Carolyn Jones, Walter Matthau, Dean Jagger and Vic Morrow' dur. Filmin seneryosu Harold Robbins'in "A Stone for Danny Fisher'' adlı romanından uyarlanmıştır.

Ağustos, 1958

Gladys Smith 14 Ağustos'da 46 yaşında vefat eder. Bu Elvis'in yaşamı boyunca tadacağı en büyük acıdır. Bu kaybın psikolojik etkilerini Elvis ölümüne kadar taşıyacaktır. Cenaze Graceland'e 1-2 mil uzaklıktaki Forest Hill Mezarlığına defnedilir. Cenaze töreninde Blackwood Brothers "Precious Memories" ve "Rock of Ages' adlı, Gladys Smith Presley'in en sevdiği gospel şarkıları söylerler.
Eylül/Ekim 1958
Elvis Eylül 19'da trenle New York'a, oradan da USS Randal gemisi ile askeliğin devamı için Almanya'ya
gider.






Kasım 1959
Elvis Almanya'da, Amerikalı bir subayın kızı olan Priscilla Bealieu ile tanışır.
Mart 1960
Elvis 1 Mart'ta Almanya'dan ayrılarak New Jersey'e gelir ve oradan trenle Memphis'e ulaşır.Şöhretini öne çıkarmadan, her asker gibi 2 sene askerlik görevini yapmıştır.
Mart sonları, 1960
Elvis çıkaracağı Elvis is Back albümü için, askerlik sonrası ilk kayıtlarını yapar. Askerde merak saldığı karate sporunda kara kuşak 1. dereceyi alır.Mart 26'da Frank Sinatra'nın ABC Televizyonu için yaptığı Timex Show'a katılır. Show'un o haftaki ismi ‘Welcome Home Elvis' dir. Elvis bu Show'dan 125.000 $ alır. Bu ise o güne kadar show başına alınan en yüksek bedeldir.
Nisan sonları, 1960

Elvis, askerden sonraki ilk filmi olan G.I Blues'a başlar






Mayıs 8, 1960
ABC televizyonu, Elvis'in katıldığı ‘Welcome Home Elvis' programının %45 rating aldığını duyurur.
Ağustos/Eylül 1960
Elvis altıncı filmi olan Flaming Star'a başlar. Burada Elvis 1800'lü yıllarda, beyaz bir baba ve Kızılderili bir annenin, kültürel ve sosyal çatışmayan yaşayan çocuğunu oynar.
Ekim, 1960
G.I Blues'un soundtrack albümü Billboard'da 1 numaraya yükselir ve listelerde tam 111 hafta kalır.
Kasım 1960
Elvis Ocak 1961'de tamamlanacak olan yeni filmi Wild in the Country'e başlar.
Aralık sonları, 1960
Flaming Star G.I Blues kadar başarılı olmasa da, Amerikalı Kızılderililerden başarı

ödülü alır. Film, ırk ayrımına karşı mesajlar içerdiği gerekçesiyle Güney Afrika'da yasaklanır.




ŞARKILARI VE ŞARKI SÖZLERİNE BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ


Biyografi İnfo ve Elvıs Anatolia sitelerinden alınmıştır...

RAMMSTEIN

1994 yılında gitarist Richard Kruspe o zamanki grubu Orgasm Death Gimmicksten sıkılır ve aklına yeni bir fikir gelir. Bol distortionlı, sert, tekdüze gitar riffleri ile müzik yapan, heyecanlı, sert, bazen hüzünlü hatta zaman zaman da sıkıcı müzikler yapmak. Berlin duvarı yıkıldıktan sonra evine yani Schwerin'e dönen Richard bu fikri önce arkadaşı Christoph Schneider'le paylaşır ve daha sonra Oliver Riedel'ı da gruba dahil eder. Vokal için de o zamanki grubu First Arsch' ta davul çalan Till Lindemann ikna edilince Rammstein rüyası kısmen başlar.





Grup Berlin'de yapılan Metro Beat müzik ödülleri için bir kaç parça kaydeder ve yarışmayı kazanır. Ödül olarak da daha profesyonel bir stüdyoda kayıt imkanı kazanırlar. Stüdyoya girmeden önce Feeling B grubunun gitaristi Paul kadroya dahil edilir. Hiç de melodik olmayan sert Rammstein soundunun değişmesi gerektiğini düşünen topluluk, daha önce Paul'un da birlikte çalıştığı Christian Flake Lorenz'e teklif götürür. Daha klasik bir müzik anlayışına sahip olan Flake bu teklife sıcak bakmaz. Fakat grup büyük ısrarlar sonucu -tabi Paul'ün de ev arkadaşı ve de daha önce aynı grupta çalıyor olmasının avantajlarından faydalanarak- Flake'i ikna etmeyi başarır. Aslında Flake bugün bile yapılan müziği pek sevmez. Grupta hoşuna giden şeyi bir röportajında şöyle belirtir Flake: Onlar sevmediğim müziği yapıyolar. Ben ise klavyemle onların müziğine tecavüz ediyorum. Bu çok hoşuma gidiyor. Flake'in de katılımıyla bugüne kadar hiç değişmeyen Rammstein kadrosu tamamlanır. Trend Renzor'ın öncülüğünde endüstriyel müzik daha yeni doğmuş kabul edilirken (hatta adı bile henüz tam konmamışken) dünya bu tarzın efsanesiyle tanışır. Fakat grup, röportajlarında endüstriyel müzik yaptıklarını hiç bir zaman belirtmeyip müziğimize istedikleri ismi verebilirler der.




Grup adını 1988 yılında Almanya'nın Ramstein kasabası yakınlarında Ramstein isimli Amerikan Hava Üssü'nde gerçekleşen trajik kaza için yazdığı şarkıdan alır. Gösteri uçuşu yapan jetlerden ikisi birbirine çarpar ve birinin seyircilerin üzerine düşmesi sonucu 80'in üzerinde insan hayatını kaybeder. Rammstein tam altı yıl sonra dizelerinde bu olayı tekrar canlandırır. Albümleri çıkmadan önce verdikleri küçük konserlerde parça o kadar sevilir ki gruba bu ismi verirler. Ayrıca grubun karanlık tarafını da bu şarkının iyi yansıttığını düşünürler. Fakat o kaza üzerinden bir reklam izlenimi vereceği endişesini taşıyan grup, ismine bir m ekleyerek, kelime anlamı kuvvetlice çarpan taş olan -ayrıca Berlin duvarının inşası sırasında kontrol ve güvenlik için kullanılan taşların da ismi olan- Rammstein olarak değiştirir.




Albümleri / Nasıl Tanındılar?


1994 yılında 5 parçadan oluşan (Hallo Hallo, Weisses Fleisch, Rammstein, Schwarzes Glas, Seemann) bir demo kaydı hazırlayan grup bu kayıtla yapımcıların kapılarını aşındırmaya başlar. Bazı yarışmalarda da dereceler alan Rammstein bir dolu aksaklığa rağmen 1995'te Motor Music / PolyGram (Universal) ile kontrata imza atmayı başarır ve Mart 95'te ilk Rammstein albümü Herzeleid İsveç'li grup Clawfinger'in de prodüktörü olan Jacob Hellner ve Carl-Michael Herlöffson'la birlikte, Stockholm Polar Studio'da kaydedilir. 17 Ağustos 1995'te ilk single Du Riechst so Gut ve 24 Eylül 1995'te de albüm yayınlanır. Albüm kapağındaki resimleri yüzünden grup Neo-Nazi olmakla suçlanır. Tek sebep bu değildir aslında. Vokalist Till Lindemann'ın R harflerinin üzerine basa basa söylemesi (ki bu aşırı sağcıların konuşmalarında görülürdü. Adolf Hitler'de R harfinin üzerine basa basa konuşurdu) ve konserlerinde gösteri yapan Neo-Nazi'ler için de kimseye konserimize gelmeyin diyemeyiz demeleri bir anda şimşekleri grubun üzerine çeker. Grup üyeleri bu soruyla her karşılaştıklarında Nazi yanlısı olmadıklarını ne kadar söyleseler de, insanları bugün bile bu konuda tam olarak ikna edememişlerdir. Zamanla grup bu eleştirilere alışır ve pek de umursamamaya başlar (Müzikleri Columbine katliamını gerçekleştiren çocuğa ilham vermekle bile suçlanmıştı). 14 Ekim 1995'te Project Pitchfork ile beraber 15 konserlik bir turneye çıkan Rammstein büyük ilgi görür. Daha sonra 27-29 Kasım'da Clawfinger'in alt grubu olarak Varşova ve Prag'da konser veren grup, 2 Aralık 1995'te Almanya'da tek başına 17 konserlik ilk turnesine başladı. 1996 yılında konserlerini devam ettiren Rammstein 27 Mart 1996'da Londra'da MTV Hanging Out programına, 2 Mayıs 1996'da da Hong Kong'da Polygram Dünya Kurultayına çıkarak kendisini dünyaya tanıttı.





Amerika'lı yönetmen David Lynch'in büyük hayranı olan grup bir videolarını çekmesi için Lynch'e albümlerini gönderirler. Albümden çok etkilendiğini söyleyen Lynch, zamanı olmadığı için teklifi kibarca geri çevirir. Ancak her filminin soundtrack albümüne girecek parçaları bizzat kendi seçen Lynch, Rammstein'ın iki parçasını (Rammstein, Heirate Mich) Lost Highway filminde ve soundtrack albümünde kullanmaya karar verir. Soundtrack albümü için Rammstein parçasına da bir video çekilir ve Amerika dahil dünyadaki tüm müzik kanallarında dönmeye başlar. David Lynch'in bu seçimi, dünyayı sarmak üzere olan Rammstein fırtınasına hız verir.

Rammstein sahnede ilk ışık gösterisini Gert Hof sorumluluğunda Berlin Arena'da yıldönümü konserinde kullanır. Bu konserde ayrıca Moby ve Bobo & Berlin Üniversite orkestrası'da yer alır. Işıkla mükemmel uyum sağlayan Rammstein müziği, daha sonraki konserlerinde alev ve ışıkla inanılmaz hale gelecektir.





Yeni albümleri Sehnsucht Kasım 1996'da tamamlanır ve albümün ilk single'ı Engel 1 Nisan 1997'de yayınlanır. Listelere 12. sıradan giriş yapan, Bobonun da vokaliyle eşlik ettiği parçanın single'ı Haziran ayında 250.000 satış rakamını aşıp 3.lüğe ulaşır. Daha sonra 21 Temmuz 1997'de ikinci single Du Hast yayınlanır ve ağustos ayında listelerde 5. sıraya yerleşir. 2. Rammstein albümü Sehnsucht ise 22 Ağustos 1997'de yayınlanır. Albüm sadece iki hafta sonunda listelerde 1 numaraya yerleşir. Bu şekilde Herzeleid albümü ve Sehnsucht albümünden yayınlanan iki single Engel ve Du Hast la birlikte, Almanya Top 20 listesinde aynı anda dört Ramms+ein kaydı yer alır. 15 Kasım 1997'de geniş çaptaki ilk Avrupa turnesine çıkan grup 8 ülkede toplam 10 konser verir. 21 Kasım 1997'de ise Kraftwerk'in ünlü parçası Das Modelli coverlayan grup bir de single yayınlar.

1998 yılının hemen başında Depeche Mode gruptan tribute albümlerinde yer almak üzere bir cover ister. Bu teklif üzerine çok mutlu olan Rammstein (her biri birer Depeche Mode hayranıdır) Stripped parçasını yorumlar. Till bir röportajında şöyle diyor: Biyografilerinde en iyi coverlarının bu olduğunu söylediler. Gurur duyduk. Ayrıca parça için 27 Temmuz 1998'de bir de single yayınlanır.





Konser performansları dilden dile dolaşan ve bir efsane haline gelen grup 14 Ağustos 98'de en iyi canlı performans dalında Comet ödülü kazanır. Daha sonra 22 Ağustos'u 23'üne bağlayan gece unutulmaz bir Rammstein konseri gerçekleşir. Berlin Wuhlheide'de Danzig, Nina Hagen, Joachim Witt ve Alaskanın alt grup olarak sahne aldığı 17.000'den fazla Rammstein hayranının tanık olduğu bu unutulmaz konser ayrıca profesyonel olarak kayda alınır. Daha sonra 30 Ağustos 1999'da konser kaydı albüm olarak yayınlanır ve iki hafta içinde bir numaraya yükselir. Konserin görüntülü kaydı ise 13 Eylül 99'da VHS formatında 26 Kasım'da da DVD formatında yayınlanır.

Rammstein 22 Eylül 98'de Korn, Ice Cube, Orgy, ve Limp Bizkitin yer aldığı Family Values turnesine katılır böylece Amerika'da da belli bir fan kitlesi kazanır. 12 Kasım 98'de ise Rammstein En iyi Rock Performansı dalında MTV Avrupa müzik ödüllerinde aday gösterilir ve Milano'da ödül gecesi Du Hast parçasını canlı olarak yorumlar. Şubat 99'da 42. Grammy ödüllerinde En iyi Metal Performansı dalında aday gösterilen grup Nisan 99'da En Başarılı Alman Grup dalında Echo ödülünün sahibi olur.





2 Nisan 2001'de grup sessizliğini bozar ve 3. stüdyo albümü Mutter'i yayınlar. Bu albümden çıkan 3. single Ich Will için grup 8 kasım 2001'de MTV Avrupa Müzik Ödüllerinde inanılmaz bir canlı performans gerçekleştirir. Ekim 2002'de ise Rammstein xXx filminin hemen girişinde Feuer Frei parçasıyla görülür.

Mutter fırtınasının dinmesinin ardından grup iç sorunlarla uğraşmaya başlar. Dağılma kararının eşiğine gelen grup 1 yıl ayrı kalma kararı alır. Bir yılın sonunda tekrar biraraya gelir grup ve buzları eritir. Çünkü Rammstein'ın diğer gruplardan farklı bir yanı iş arkadaşı olmamalarıdır. Zaten grup ortada yokken de iyi arkadaştır grup üyeleri. Örneğin Oliver bir röportajında şöyle diyor: Aslında ben her zaman tatilde olduğumu düşünüyorum. Sevdiğim, yapmak istediğim işi, yapmak istediğim kişilerle ve istediğim ortamda yapıyorum.





Merakla beklenen 4. Stüdyo albümleri Reise, Reise'yı 27 Eylül 2004'te yayınlar grup. Albümün ilk single'ı Mein Teil içerdiği gerçek yamyam hikayesiyle bir kez daha tüm şimşeklerin Rammstein üzerine çekilmesine sebep olur. İkinci single Amerikada ise Rammstein o güne kadar hiç yapmadığı bir şeyi yapar ve politik bir şarkı yazar. Paul Landers bu konuyla ilgili bir röportajında şöyle der: Biz kesin bir mesajı olan bir grup değiliz. Fakat burda bir istisna yapmak zorundaydık. Çünkü biz albümü hazırlarken Amerika çok fazla can sıkmaya başlamıştı. Daha sonra yayınladıkları diğer single'lar Ohne Dich ve Keine Lust ile yine ses getiren grup Reise, Reise albümü ile uluslararası en iyi Rock grubu dalında Echo ödülünü kazanır.

Grup Reise, Reise fırtınası daha dinmemişken sıradaki albümün müjdesini verir. 28 Ekim 2005'te çıkaracakları albümün adı Rosenrot olacaktır. Bu kadar kısa bir zaman sonra yeni albümün çıkmasının sebebi ise parçaların zaten hazır olmasıdır. Reise, Reise albümünün çalışmaları esnasında ortaya o kadar çok parça çıkmıştır ki albüme girmeyen parçaların kaybolmasını istemez grup üyeleri. Ve bu parçalarla birlikte 4 yeni parça daha hazırlayarak, önce adının Reise, Reise (vol.2) olarak duyurulduğu fakat daha sonra değiştirildiği Rosenrot albümünü çıkarmaya karar verir. 3 Kasım 2005'te en iyi Alman grup ödülünü MTV müzik ödüllerinde alan grup ayrıca Grammy ödüllerine ikinci kez En İyi Metal Performansı dalında Mein Teil ile aday gösterilir. Yine hemen ardından 12 Mart 2006'da en iyi rock/alternative kategorisinde bir kez daha Echo ödülü kazanır Rammstein.







Grup Üyeleri


Christian "Doom" Schneider (11 Mayıs 1966-Berlin)-Bateri

Beşi kız biri erkek olmak üzere altı kardeşiyle birlikte büyüdü Schneider. Ağabeyi Stephan Schneider'dan sonra en büyük kardeştir. 14. yaşgününde ağabeyi Stephan ona çöp tenekesi ve benzeri şeylerden yapılmış bir davul hediye etti ve o günden sonra davul çalmaya başladı Schneider. Yıllarca o davulu kullandı ve bazı amatör gruplarda çalıştı. 16 yaşında liseyi terkederek telefon hatları çekerek çalışmaya başladı. 1984 yılında askerlik görevini yaptı. Askerliğinin ardından çalışmayı bırakarak müzik bölümünde üniversite okumaya karar verdi. Fakat iki kez denemesine rağmen üniversiteye giremedi.

Schneider eskiden çok iyi bir hentbol oyuncusuymuş. Karısından boşandı fakat hala görüşüyorlar. 2005 yılında Regina Gizatulina ile evlendi. Sigara içiyormuş fakat daha sonra bırakmış. Lakabını DOOM adlı bilgisayar oyunundan aldı. Paul ile içmekten ve heavy metalden hoşlanıyor Schneider. Bir röportajında AC/DC davulcusu Phil Rudd'un idolü olduğunu söyledi. Yükseklik korkusu var. Rammstein'ın akustik şaheseri Los kaydında gitarları Schneider çaldı. Ayrıca kızkardeşi Constanze Schneider grubun sahne kostümlerinin tasarımını yapıyor.

SCHNEIDER'DAN BİR ALINTI: Biz özgün, mükemmel ve diğerlerinden çok çok daha iyiyiz.




Christian "Flake" Lorenz (6 Kasım 1966-Berlin) - Klavye

Lorenz ailesinin evlatlık çocuğu olan Flake iki üvey erkek kardeşi sahip. Çocukluk yıllarında gazete dağıtıcılığı yaptı. Cerrah olmayı çok isteyen Flake'ye askerlik yapmayı reddettiği için izin verilmedi. 15. yaşgününde Lorenz ailesi ona ilk piyanosunu hediye etti. Klasik bir piyanist olarak çok iyi bir eğitim aldı daha sonra Flake. Ayrıca nedendir bilinmez çok iyi bir kukla oynatıcılığı eğitimi de aldı. Flake'de diğer üyeler gibi boşandı. Fakat bu evliliğinden biri kız ikisi erkek olmak üzere üç çocuğu var.

Rammstein'a katılması biraz isteksizce gerçekleşti Flake'in. Grubun tarzının çok kaba ve sıkıcı olduğunu düşündü fakat Paul'un yakın arkadaşı olması nedeniyle şansımıza Paul onu ikna etti. Rammstein'da yer almasını soğuk bir duş almaya benzetiyor. Başta iyi hissetmezsiniz ama daha sonra çıkmak istemezsiniz. Belki de ısınmasını yine başka bir röportajında şu şekilde açıklıyor: Onlar sevmediğim müziği yapıyolar. Ben ise onlara klavyemle onların müziğine tecavüz ediyorum.

Flake sigara kullanıyor ve alkolü çok seviyor. Özellikle şarap ve viski-kolaya dayanamıyor. Amatör olarak resimle de ilgileniyor. Flake takma adını çok sevdi ve herkes onu bu isimle çağırdı. Bir anlamı olmadığını söyledi. 16 Aralık 2000'de resmi olarak bu adı da aldı. Ayrıca eskiden doktor olmayı çok istediği için ona Doktor şeklinde de hitap ediliyor. Hatta albüm kitapçıklarında da adının başında bu lakabı kullanıyor.

FLAKE'DEN BİR ALINTI: Önceden uzun saçlı bir blues hayranıydım. Bir de şimdiki halime bakın...







Richard Z. Kruspe (24 Haziran 1967-Wittenberg) - Gitar

İki ablası, ağabeyi ve anne-babasıyla büyüdü. Ailesi bi süre sonra boşandı ve annesi yeniden evlendi. Richard genç yaşında üvey babasıyla yaşamaya başladı. Hiç anlaşamadı. Büyük bir KISS hayranıydı. 12 yaşında odasındaki KISS posterini üvey babası yırtıp attı. Annesiyle birlikte daha sonra bir Weisen köyünde yaşamaya başladılar. Sessiz ve tuhaf bir çocukluk geçirdi. Konuşurken zaman zaman ses tonunu yükseltir fakat kolay kolay da sinirlenmez. Bugüne kadar kardeşleriyle de, arkadaşlarıyla da hiç kavga etmemiştir Richard. İlk gitarını 16 yaşlarında Çekoslavakya'dan Berlin'de satar para kazanırım düşüncesiyle satın aldı. Fakat daha sonra kampta hoşlandığı kızın bir şeyler çal ısrarı üzerine o da gitar çalmaya başladı.(daha sonra kızla birlikte olmadılar) Tezgahtarlık ve kasiyerlik yaptı. Kısa bir süre güreşle uğraştı. 19 yaşında tutuklanarak bir süre cezaevinde kalan Richard çıktıktan sonra Çekoslovakya'da yaşamaya başladı ve duvar yıkılana kadar geri dönmedi. Rammstein'a katıldıktan kısa bir süre sonra bir turne sırasında Caron Bernstein ile tanıştı ve bir hafta sonra evlendiler. Evli kaldıkları süre eşi Caron Bernstein'ın soyadını da taşıdı Richard. 2001 yılında yaşadığı yaşadığı uyuşturucu sorunları nedeniyle uzaklaşmak isteyen Richard New York'a yerleşti. Halen orada yaşıyor. 2007 yılında solo müzik projesi Emigratei hayata geçirdi.

Richard'ın bir de 1992 doğumlu kızı var. Soyadını annesi olan Till Lindemann'ın eski eşinden alan Khiara Li Lindemann. O'nu Live aus Berlinde görebilir, Spieluhr'da da vokalini duyabiliriz.






Till Lindemann (4 Ocak 1963-Leipzig) - Vokal

Annesi, babası ve kendinden 6 yaş daha küçük olan kızkardeşiyle büyüdü Till. Aynı zamanda şair olan babası Werner Lindemann ile arası hiç iyi olmadı. Küçüklüğünde babası fiziksel şiddet te kullanarak sıkça kötü davrandı. 11 yaşında Rostock Sports Club adlı bir spor okuluna giren Till 1977-1980 yılları arasında burada yatılı olarak okudu. Eski bir gazetecei olan annesi Brigitte Gitta Lindemann babası ile, Till 12'sindeyken boşandı. 1992 yılında babası alkol komasına girerek hayatını kaybetti. Till cenazeye katılmadığı gibi bugüne kadar bir kez olsun mezarına ziyaretine de gitmedi. Babası yüzünden biraz zihni kararan Till okulunun en tuhaf çocuğu oldu. Yüzücülük dalında uluslararası gençler şampiyonalarında ülkesi adına yüzdü. Fakat İtalya'da kampyaptıkları sırada sık sık porno dergileri almak için kamptan kaçtığından takımdan kovuldu Till. O günden sonra yüzmeyi bıraktı. Askerlik görevine karşı geldiğinden sıkça üsleriyle kavga etti, dayak yedi ve hapis yattı. Yine de askerliğini tamamlamadı. 1985'te, Lindemann 22 yaşındayken, ilk kızı Nele doğdu. Annesi ile Nele doğduktan sonra evlendiler ama kısa bir süre sonra boşandılar. Till, Nele'yi uzunca bir süre tek başına büyüttü. 2005 yılı Playboy Almanya'ya verdiği röportajda sonunda hayatımın sonuna kadar beraber olabileceğim kadını buldum dedi.

Lindemann'ın, Anja Köseling adlı eski kız arkadaşından bir kızı daha oldu. Ayrılıktan sonra Anja, kızları Marie-Louise için Till'in çocuk destek parası ödemediğini ve beraberken de kendisine fiziksel saldırıda bulunduğunu iddia etti. İddiasına göre ekim 1997'de bir otelde ettikleri kavgada Till Anja'nın burnuna yumruk attı. Mahkeme tarafından suçlu bulunan Till Anja'ya 1200 Mark ödedi.

First Arsch adlı punk grubunda müzik kariyerine davul ve bas gitar çalarak başlayan Till ayrıca Feeling B grubunun Lied von der unruhevollen Jugend adlı parçasının kaydında da davul çaldı. First Arsch ile zaman zaman gitar çalan Richard'ın ısrarı üzerine vokalist olmayı düşünmeye başladı. Gerçek hayatta asla Schneider kadar deli olamam diyen Till grubun uzun süredir teknisyenliğini yapan Gert Hof'un gazıyla Kasım 2002 yılında 54 şiirden oluşan Messer adlı şiir kitabını yayınladı. 1999 yapımı Pola X, 2003 yapımı Amundsen, der Pinguin ve 2004 yapımı Vinzent filmlerinde kısa roller aldı. Ayrıca Manchester United ve İngiltere milli takımının kanat oyuncusu Owen Hargreaves te iyi bir dostu.

TILL'DEN BIR ALINTI: Aşk Chris Isaak ve süttür.





Paul Landers (9 Aralık 1964-Belarus) - Gitar


Belarus doğumlu ama doğduktan hemen sonra Berlin'de yaşamaya başlamış.
Paul yedi aylık olarak doğdu. Annesi ve babası ile ailenin tek çocuğu olarak yetişti. Küçükken şişmanlığı yüzünden çabuk göze batardı ama aynı zamanda okulun en güçlü çocuğuydu. Keman, piyano ve gitar dersleri aldı. Daha sonra annesi ve babası ayrıldı ve kısa süre sonra annesi tekrar evlendi. Üvey babası ile geçinemediğinden 16 yaşında evden ayrılan Paul ve Flake ile birlikte yaşamaya başladı. Yıllarca Flake ile birlikte yaşamaya devam etti. Geçimini sağlamak için kütüphanede çalıştı bir süre. 1983 yılında Flake ve Aljoscha Rompe ile daha sonra Schneider'ın da dahil olduğu Feeling B grubunu kuran Paul 1986 yılında Till ve Richard'ın yer aldığı First Arsch grubuyla da çaldı. Paul'un esas adı Heiko Paul Hiersche idi. 1984 yılında evlendiği Niki Landers'ın soyadını aldı. Bu evlilikten Emil adında bir de oğlu oldu.

Düğünlerinden üç yıl sonra sonra boşanmalarına rağmen soyadını değiştirmedi. Şu anda öz babasınının anısını yaşatmak için Heiko ismini kullanmayarak sadece Paul adını kullanıyor. Paul'un daha sonra bir de kızı oldu. 31 Ocak 2007'de gerçekleştirilen The Gauntlet röportajında tekrar evlendiğini söyledi.

Paul fazla olmamakla birlikte sigara kullanıyor. Rusya'da doğduğundan ve daha sonra çocukluğunda bir yıl Rusya'da yaşadığından iyi derecede rusça konuşabiliyor. Pantera, Metallica ve Sex Pistols dinliyor. Paul Live aus Berlin konseri sırasında şiddetli derecede gripmiş.

PAUL'DEN BİR ALINTI: Biz sahnede biraz zıplıyor, alevler çıkarıyor yaramazlık yapıyoruz. Bir şekilde insanlar bunu çok seviyor.





Oliver Riedel (11 Nisan 1971-Schwerin) - Bas Gitar


Oliver talihsiz bir çocukluk ve gençlik yaşadı. 16'sına kadar annesini tanımadı. Daha sonra o yaşta tanıdığı annesinin restoranında çalışmaya başladı. Aynı zamanda babası ile birlikte yaşıyordu. Oliver 17. yaş gününden iki gün sonra babasını kaybetti. Gençlik yıllarında oldukça çekingendi Oliver. Arkadaşları gece kulüplerinde eğlenirken Oliver yalnız başına etrafta dolaşırdı. Profesyonel müzik kariyerine başlayana kadar sıvacılık işiyle geçimini sağladı. Evlendi ve iki çocuğu oldu. Emma adlı kızının velayetini aldı. Rammstein'a katılmasından kısa bir süre sonra boşandı. Bas gitar çalmaya nerdeyse 20 yaşında başladı. Gruba katıldığı zaman beraberinde Seemann adlı şaheserin fikrini de getirmiştir.

Oliver sporu özellikle sörf yapmayı çok seviyor. Bir kaykayı var. Ayrıca resim ve fotoğrafçılıkla amatör olarak uğraşıyor. Sigara kullanıyor. Grubun bilgisayar bilgisi en yüksek olan elemanı. Sakin ve çekingen bir yapıda olduğunu ve bu huyunu çok sevdiğini söylüyor. Bunu da sahnedeki druşuna da yansıtıyor aynı zamanda.

OLIVER'DEN BİR ALINTI: Aslında ben her zaman tatilde olduğumu düşünüyorum. Sevdiğim, yapmak istediğim işi yapmak istediğim kişilerle ve istediğim ortamda yapıyorum.








Albümleri

Herzeleid (1995)



1. Wollt ihr das Bett in Flammen sehen? 5:17
2. Der Meister 4:08
3. Weißes Fleisch 3:35
4. Asche zu Asche 3:51
5. Seemann 4:48
6. Du riechst so gut 4:49
7. Das alte Leid 5:44
8. Heirate Mich 4:44
9. Herzeleid 3:44
10. Laichzeit 4:20
11. Rammstein 4:12






Sehnsucht (1997)



1. Sehnsucht 4:04
2. Engel 4:01
3. Tier 3:54
4. Bestrafe Mich 3:36
5. Du Hast 3:54
6. Bück Dich 3:21
7. Spiel mit mir 4:45
8. Klavier 4:22
9. Alter Mann 4:22
10. Eifersucht 3:35
11. Kuss Mich (Fellfrosch) 3:30





Live Aus Berlin (1999)



1. Spiel mit mir 5:22
2. Bestrafe Mich 3:49
3. Weisses Fleisch 4:45
4. Sehnsucht 4:25
5. Asche zu Asche 3:24
6. Wilder Wein 5:17
7. Heirate Mich 6:26
8. Du Hast 4:27
9. Du riechst so gut 5:24
10. Bück Dich 5:57
11. Engel 5:57
12. Rammstein 5:29
13. Laichzeit 5:14
14. Wollt ihr das Bett in Flammen sehen? 5:52
15. Seemann 6:54





Mutter (2001)




1. Mein Herz Brennt 4:39
2. Links 2-3-4 3:36
3. Sonne 3:35
4. Ich Will 3:37
5. Feuer frei! 3:08
6. Mutter 4:28
7. Spieluhr 4:46
8. Zwitter 4:17
9. Rein Raus 3:09
10. Adios 3:48
11. Nebel 4:54





Reise,Reise (2004)




1. Reise, Reise 4:12
2. Mein Teil 4:33
3. Dalai Lama 5:39
4. Keine Lust 3:43
5. Los 4:24
6. Amerika 3:47
7. Moskau 4:17
8. Morgenstern 4:00
9. Stein um Stein 3:53
10. Ohne Dich 4:32
11. Amour 4:51







Rosenrot (2005)



1. Benzin 3:46
2. Mann gegen Mann 3:51
3. Rosenrot 3:55
4. Spring 5:25
5. Wo Bist Du 3:56
6. Stirb Nicht Vor Mir 4:06
7. Zerstören 5:29
8. Hilf Mir 4:44
9. Te Quiero Puta! 3:56
10. Feuer und Wasser 5:13
11. Ein Lied 3:44





Liebe İst Für Alle Da (2009)



1. Rammlied – 05:19
2. Ich tu dir weh – 05:02
3. Waidmanns Heil – 03:33
4. Haifisch – 03:45
5. B******** – 04:15
6. Frühling in Paris – 04:45
7. Wiener Blut – 03:53
8. Pussy – 04:00
9. Liebe ist für alle da – 03:26
10. Mehr – 04:09
11. Roter Sand – 03:59

Gothic Metal

Gothic Metal (Goth Metal de denir) doom metal, heavy metal ve orjinal gothic tarzının arasındaki geçiş gibidir. 1990'ların sonunda Avrupa ve A.B.D. topraklarında ortaya çıkan bu tarzı aslında kategorize etmek çok zordur. Bazı dinleyiciler ve müzisyenler, metalin konsepti hakkında çok katıdırlar; onlar için belli bir tür ve o türlerin alt kolları vardır. Fakat bazı dinleyiciler ve müzisyenler de böyle ayrımlara sonuna kadar karşı çıkarlar. Metal ezgileri barındırmayan türlerden etkilenip, onları metal ile harmanlayan bir türdür gothic metal.
Gothic (Goth) Metal-g1-jpg
Aslında Gothic metal; Celtic Frost, bir kaç yıl sonra Paradise Lost ve Theatre of Tragedy gibi, bayan vokal, melodik klavye ve ağır doom riffleri kullanan gruplardan evrimleşmiştir. Type O Negative, My Dying Bride ve Anathema gibi gruplar da temel olarak insanı ürperten klavye ezgileri ve ağır hüzünlü havasıyla dikkat çeker. Bayan vokalleri ve death metal gırtlağıyla metal tarihinin ilk gothic şarkısı olarak Paradise Lost'un Gothic albümündeki aynı isimli "Gothic" gösterilir. Albüm, The Gathering gibi gruplara hatta Paradise Lost'un kendisine bile ilham kaynağı olmuştur.
Gothic (Goth) Metal-g2-jpg Gothic (Goth) Metal-g3-jpg

Theatre of Tragedy, Tristania ve Sins of Thy Beloved gibi Norveçli gruplar, zaten müziğin var olan karanlık ve iç acıtan havasına eşsiz vokaller ekleyerek gothic metali bambaşka boyutlara taşıdılar. Ortaçağa ait klasik öğelerin de - Gregorian İlahi koroları, kilise orgları, yan flütler, viyolonlar ve operatik bayan vokaller- eklenmesiyle doom metal riffleriyle bezenmiş olan müzik, kendi sağlam yapısının üzerine bir kat daha çıkarak büyüleyici bir tarza dönüştü. İskandinav Gothic Metal olarak bilinen tarz sık sık black metale kaymasıyla birkaç tür dinleyicilerinin dikkatini çekti.

1990'ların sonlarına doğru gelirken ortaya daha yumuşak bir goth metal tarzı çıktı. Bu tarzı benimseyen gruplar da temel olarak kendilerine bayan vokali belirlediler ama doom metal öğelerinden ve erkek death vokallerden uzak durdular. The Gathering, Within Temptation, Lacuna Coil ve Lacrimosa gibi gruplar bu tanıma uyan soft gothic gruplarıdır. Bu gruplardan bazıları aynı zamanda müziğe elektronik sesler veya klasik rock müziğini ekleyerek daha geniş kitlelere yayılma amacı güttüler.
Genel olarak Gothic metal'in sözleri de belirli konular üzerine sabitlenmişti; din ve Tanrı, cennet-cehennem, romantizm, korku, depresyon, matem, boşluk ve ölüm.

Bunun yanısıra 90'lı yıllarda doom rifler üzerine gothic lirikler ve death vokaller eklenerek daha karanlık bir alt tür ortaya çıktı. Doomdeath diye adlandırılan bu türün kurucusu Paradise Lost'dur. Zaman zaman bayan vokallerin de kullanıldığı ama hiç bir zaman death vokallerden ödün verilmeyen bir alt türdür. Günümüzde Doomdeath'i en iyi olarak Paradise Lost, Tiamat, Sentenced ve kısmende olsa Anathema temsil etmektedir. Son zamanlarda bazı death gruplarının özellikle melodik death gruplarının tarzlarını doomdeath'e kaydırdıklarını görmekteyiz. Örnek olarak Kovenant verilebilir.

Gothic Müziğin günümüzde gittikçe yaygınlaşmasının sebebi melodik bir alt yapıya dayanmasıdır. Her ne kadar karanlık lirikler, ortaçağ temaları kullanılsada bunları klavye ile zenginleştirerek icra etmek bu müziğin önemini artırmaktadır.

Dünyayı baz alacak olursak, Gothic Metal genel olarak Kuzey Avrupa'da özellikle de Norveç'te metal türleri arasınada en yaygın olanıdır.
wikipedia.org

Doom Metal

Doom metal, karamsar ve hüzünlü duygu uyandırmayı amaçlayan, yavaş tempolu heavy metal türü. 1980’lerde ortaya çıkan türün en belirgin özelliği, aynı yıllarda ortaya çıkan speed metaldeki aşırı hıza tepki olarak doğan yavaşlığıdır. Türdeki genel tempo 60-90 bmp'dir. Karanlık, hüzünlü bir hava yaratmayı amaçlar ve karamsar temalıdır.

“Doom Metal...Kötü kader, yazgı” anlamına gelen iç karartan metal. Acelesi olmayan, uyuşmuş, durgun, sıkkın metal. Thrash Metal “hız”a odaklanırken, Doom Metal için tek bir kelime söylenebilir: “yavaşlık”. Oldukça ağır gitar riffleri ve melodik vokal bu metal türünü etkileyen öğelerdir. Black Sabbath, yeryüzünün en ve ilk baba metal grubu, ilk dönemlerinde ağır ve yavaş rifflere odaklanmıştır. O yüzden Black Sabbath, ilk Doom Metal grubu olarak gösterilebilir. Doom Metal’in önemli bir alt kolu olan “DoomDeath” ise Doom’un yavaşlığını Death Metal vokaliyle birleştirir. Bu türün mucitleri ve krallarıysa (Doom’un üç babası olarak bilinen) üç İngiliz Doom grubudur: Paradise Lost, My Dying Bride ve Anathema. Sırf bu üç gruba bakarak bile Doom’un metal müzikte nasıl bir yere sahip olduğunu görmek hayli mümkündür.

Black Sabbath’ın ilk günlerinden günümüzün modern Doom’ metaline...
Alt ve melez türleri
Black doom
Drone doom
Death/doom
Funeral doom
Gothic doom
Klasik doom metal
Sludge metal
Stoner metal

70’lerin ilk Doom grupları
Doom Metal-d2-jpg
Temelleri – 1970’lerin başı

Çoğu insan, Black Sabbath'’ın tüm Heavy Metal ve alt gruplarını en çok etkileyen grup olduğuna katılır. Doom Metal grupları da bunun içindedir. İlk albümleri “Black Sabbath”, “Paranoid”, “Master of Reality”, “Vol.4”, “Sabbath Bloody Sabbath” ve “Sabotage” şüphesiz ki birer başyapıttır. Ve bu albümler olmasa da belki şu anda Doom Metal de (hatta genel anlamıyla metal) olmayabilirdi.

Black Sabbath'’ın çağdaşlarından çok ayrı bir müzik yaptığı ve metali bugünlere kadar getirdiği açık. Ama onlardan da önce, 60’ların sonları ve 70’lerin başlarında bazı Doom-Metal prototipleri bulmak ta mümkün. Bunlar tabiki gerçek anlamıyla Doom değildi, ama sonradan Doom Metal’i şekillendirecek sayısız riffler barındırıyorlardı. Bu tip şarkılardan biri de Iron Butterfly’ın “Inna Gadda Da Vida”sıydı.

Black Sabbath'’la aynı dönemde bulunan gruplardan biri, Pentagram ilk Doom grupları arasında sayılır. Pentagram’ın ikizi olarak gösterilen diğer bir grup Bodemon da “erken Doom Metal” için ilk ve en iyilerden biridir. Bu gruplar doğal olarak Black Sabbath’ın bir hayli etkisindeydi ama onlar daha çok müziğin “durağan ve kasvetli” kısmına odaklanmışlardı. Böylelikle de dünyanın ilk Doom Metal kayıtlarını oluşturmuşlardı.

Doom Metal-d3-jpg Doom Metal-d4-jpg

80’ler...

1980’ler gerçek anlamda ilk Doom Metal hareketlerini barındırır. Bu dönemler Def Leppard, Warrant ve Bon Jovi gibi grupların öne çıktığı ve “Heavy Metal” ustaları olduğu, bunların yanında Thrash, Speed ve Death Metal’'in de metal camiasını kasıp kavurduğu yıllardır.

Bu dönemlerde basın, deri ceket giyen ve saçını uzatan herkese pis ve aşağılayıcı bir tavırla “Heavy metalci” damgasını yapıştırıveriyordu. Ama bu yıllarda “Doom-Metal’in kralını yapan” ama basının tavrı yüzünden hep gölgede kalan pek çok ta kıyıda köşede kalmış grup vardı. 80’ler ayrıca bir diğer yarı-hızlı metal türü olan N.W.B.H.M, açmak gerekirse “Yeni Dalga İngiliz Heavy Metal”in de son demlerini yaşadığı yıllardı. Kısacası Speed ve Thrash Metal’in alıp başını yürüdüğü bu yıllarda, Doom Metal hep gölgede kaldı, dışlandı. Ama bu yıllar aynı zamanda Doom Metal’in kendini gizli gizli de olsa çok iyi geliştirdiği yıllardı.

80’lerin Doom’u en çok geliştiren gruplarından birisi Trouble’'dı. Aslen Chicago’lu olan bu grup 1979’da kurulmuş ama 1984’de adını duyurmayı başarabilmişti. Trouble, Heavy metalin yavaş çekimine benzeyen ve Black Sabbath’dan hayli öğe barındıran bir müziğe sahipti. Ama grup aşırı dinci (Hristiyan) olduğu ve bunu da sözlerine yansıttığı için sonraları White Metal (namı diğer: Christian Metal) olarak anılmaya başlandı.

Bir başka Doom grubu Saint Vitus ise belki de (Candlemass ile birlikte) Doom Metal’e en büyük etkiyi bırakan gruptur. İlk çalışmaları Black Flag’i (hardcore grubu) andırsa da, sonraları yarı-Doom bir müziğe sahip olmuşlardır. Grubun lideri Wino ise şu anda dahi Doom Metal’in en efsane adamlarından biri olarak gösterilir. Hem ilk grubu The Obsessed, hem de sonraları Saint Vitus’ta Doom Metal’e katkısı çok büyük olmuştur.

1986 senesinde İsveç’li grup Candlemass; “Epicus Doomicus Metallicus” albümünü çıkardı ve bu albüm erken dönem Doom Metal için bir başyapıt sayıldı. Bu albüm Black Sabbath’ın (ve Ozzy’nin) eski tarzına sahip olsa da modern etkilere de sahipti. Candlemass’in en iyi yıllarıysa temiz, derin ve çok özel bir vokale sahip olan vokalist Messiah Marcolin’li dönemi oldu. “Doom Metal nedir?” diye merak eden yeni heveslilerin As It Is, As It Was: The Best Of Candlemass” (1994) albümünü dinlemeleri bu bakımdan hayli faydalı olacaktır..

80’lerin sonlarına damgasını vuran bir diğer Doom grubuysa Cathedral'’dir. Grubun lideri Lee Dorrian, 1989 yılında Napalm Death’den ayrıldığında kimse ondan böylesi bir "u" dönüşü beklemiyordu. (Çünkü Napalm Death bir Grindcore grubudur, yani Doom’a belki de en uzak metal türüdür.) Napalm Death’in ultra hızlı müziğine zıt bir biçimde Cathedral’in ilk albümü ultra yavaş oldu. Ama grup, seneler geçtikçe Doom Metal’den yavaş yavaş sıyrılıp 70’lerin rock müziğine heves sardı..

ve 90’lar...

90’ların başlarında Doom Metal bazı değişikliklere uğradı. Death Metal’in meşaleyi ele almasıyla Doom Metal de rahat bir nefes aldı ve adeta tekrar dirildi. Böylece bu yıllarda pek çok Doom-Death yapan grup kuruldu. Ve yazının girişinde de belirtildiği gibi bu gruplar arasında aynı müzik şirketine (Peaceville) ve aynı ülkeye (İngiltere) sahip üç grup döneme damgasını vurdu. Şa anki Doom-Death türünü yarattı.

1990 senesinde ilk atağı Paradise Lost yaptı, kendi adlarını taşıyan ilk albümlerini çıkardı. İlk albümlerinde Death Metal daha ağır bassa da ikinci albümleri “Gothic” (1991) ile neredeyse modern Doom’u tek başlarına yeniden oluşturdular. Aynı sene My Dying Bride ise “Symphonaire Infernus Et Spera Empyrium” isimli ilk resmi albümünü çıkarmıştı. İkinci albümleri “Turn Loose the Swans” (1993) ile de Doom Metal’in en iyileri ve özellikle 90 sonrası Doom Metal’in geliştiriceleri arasına girmeyi başardılar. Albümleriyle tüm dünyaya Doom Metal’i tekrar tanıttılar. Aynı misyona sahip bir diğer grupsa Liverpool’lu Anathema’ydı. (Sonraları gruptan ayrılıp “The Blood Divine”ı kuran) Darren White’ın vokaliyle Anathema, sadece Doom değil, genel anlamda metal seven tüm 90 sonrası gençliğinin en sevdiği gruplardan biri oldu. Sıkılgan, kasvetli ve hüzün dolu müziğiyle döneme damgasını vurdu.

Ayrıca bu yıllarda Doom’un bir diğer önemli temsilci de Earth grubuydu. (Yanlış anlaşılmasın, Black Sabbath değil) Sabbath’dan en çok etkilenen gruplardan biri olan Earth, Doom’un üzerinde öyle etkili oldu ki yaptıkları müziğe “Drone-Doom” adı verildi. Bu müzik, Doom’un daha aşırısıydı.

90’ların ortalarında metal müziğin “deneysel” bir çabaya girişimi Doom Metal’i de etkiledi. The 3rd and the Mortal gibi gruplar Doom’a daha atmosferik bir tarz kattılar ve tüm albümleri boyunca (belki de ilk kez) bir bayan vokal kullandılar. Bu deneysel girişimler şu anda var olan pek çok Doom Metal türünün ortaya çıkmasına sebep oldu; Esoteric, Evoken, Skepticism gruplarının yavaş ve “duygusuz” müziğinden, Theatre of Tragedy ve benzer grupların Gothic-Doom Metal türü melez karışımlarına kadar.

Doom Metal’i vuran bu deneyselcilik sayesinde türler arasındaki sınırlar ortadan kalktı ve doğrusunu söylemek gerekirse Doom-Metal önüne gelen her türle çiftleştirilip orijinalliğini yitirdi. Doom Metal’in dev grupları dahi kendi yarattıkları bu türden uzaklaştı. Ama unutmayalım ki tüm bu yeni tarzların yanında halen 80’lerin klasik Doom Metal’ini yapan pek çok grupta mevcut...

Müzikal özellikleri

Türün temel öğeleri, diğer metal türlerinde olduğu gibi erkek vokal, elektro gitar, bas gitar ve bateridir. Keman, klavye, bayan vokal kullanan gruplar da vardır. Gitarlar, standart mi akordundan daha aşağı çekilerek olarak akort edilir. Gitar sesleri çok öndedir. Türün en belirgin özelliği yavaş temposudur. Gitar ve davullar oldukça yavaş bir tempoda çalınsa da bazı gruplar, şarkılarında hızlı bölümler de bulundurur. Genellikle growling vokallerin kullanıldığı death/doom ve funeral doom dışında temiz vokaller kullanılır. Tür hüzünlü ve karamsar bir müzik üzerine yoğunlaşır. Şarkı sözlerinde yalnızlık, ölüm, hoşnutsuzluk, umutsuzluk, ızdırap, yaşamın anlamsızlığı gibi konular işlenir.
Doom metal
Müzikal kökeni: Heavy metal
Kültürel kökeni: ABD ve Kuzey Avrupa'da 1980'lerin ortaları
Genelde kullanılan enstrümanlar: Erkek vokal - Gitar - Bas - Bateri - Klavye
Popülerliği: Kuzey Avrupa ve ABD'deki küçük dinleyici kitleleri dışında popüler değil
Karışım türleri
Sludge doom, Death/Doom, Black/Doom, Drone doom
Bölgesel sahneler
ABD, Finlandiya, İsveç
Yanlış bilinenler
Doom metal, yanlış bir şekilde, popüler bir tür olarak bilinir ve birçok popüler müzik grubununun müziği doom metal olarak tanımlanır. Doom metal, en eski heavy metal türü olmasına rağmen hiçbir zaman diğer heavy metal türleri kadar popüler olamamıştır. Hüzünlü müzik yapan her metal/rock grubunun türü yaygın olarak doom metal olarak adlandırılır ki bu yanlıştır. Doom metal olarak adlandırılabilmesi için müziğin, doom metalin üstte belirtilen diğer müzik karakteristiklerini de taşıması gerekir. Geniş dinleyici kitlelerine sahip Anathema , Katatonia ve Paradise Lost bu yanlış kanıya en tipik üç örnektir. Üç grup da kariyerlerine doom metal yaparak başlamasına rağmen, geniş kitleler tarafından dinlenen yeni dönemlerindeki müziklerinin doom metal ile “hüzünlü olmaları” dışında herhangi bir ortak yanı yoktur.
Gothic metal grupları bazen doom metal dahilinde değerlendirilir ki “gothic doom” başlığında açıklandığı gibi bunlar ayrı türlerdir.
Gothic doom dışındaki doom metal gruplarının hemen hemen hiçbiri müziklerinde flüt veya keman kullanmaz.
Thrash Metal

Thrash metal, heavy metal'in bir alt türüdür ve ekstrem metal şemsiyesi altında tanımlanabilir.[kaynak belirtilmeli] Karakteristik olarak hız ve agresiflik ön plandadır. Thrash Metal'in ortaya çıkışı '70lerin sonu ve '80lerin başı olarak tarihlendirelebilir. Bu senelerde NWOBHM (New Wave Of British Heavy Metal) türünden ve bazı punk rock etkileşimlerinin birlemişimden meydana gelmiş bir türdür Thrash Metal. Yakın akrabası Speed Metal ile kıyaslanacak olursa Thrash Metal'in çok daha agresiftir.[kaynak belirtilmeli] Türün şarkı sözleri genellikle toplumun ve insanın kendisinin bir savaş makinasına dönüştürülmesine, insan düşüncelerinin iç dengesizliğine ya da çelişkilerine, aynı zamanda günümüz dünyasının insanları bu çelişkinin içine sokmasına karşı oldukça agresif öğeler içerir.[kaynak belirtilmeli] Bunun yanısıra birçok Thrash grubu pozitif sosyal konular, çevrecilik gibi hassas konularda da görüşlerini agresif bir biçimde ortaya koyabilmektedir.


Thrash Metal-slayer-_the_fields_of_rock-_2007-jpg
1975 - Başlangıç - 1990'lar
İlk örnek olarak Black Sabbath'ın Symptom of the Universe şarkısının giriş riffleri verilebilir. Bu riffler belki de ilk Thrash riffleridir. Daha sonrasında 1978 yılında Judas Priest'ın Stained Class isimli albümünde yayınlanmış olan Exciter isimli şarkı Thrash metalin gelişiminde çok büyük bir yapı taşı olmuştur. Her ne kadar Judas Priest tam bir Thrash Metal grubu olmasada ilerde Slayer, Venom, Testament, Metallica ve Megadeth bu gruptan çok etkileniceklerdir. Bir kaç sene sonrasında 1981 yılında Motörhead tarafından yayınlanan ve kısa bir albüm olan Overkill Thrash Metal'i biraz daha agresifliği ve hızıyla etkilemeye başlıcaktır. Aynı zamanda belki bu albüm, Overkill isimli amerikan thrash grubunun da isim babası olabilir. Overkill'in 1981'de yazdığı The Beast Within isimli şarkıya ilk thrash metal şarkısı dememizde mümkündür aynı zamanda. İkincisi ise Leather Charm isimli grubun Hit the Lights şarkısı diyebiliriz. Bu arada kısa bir not olarak Leather Charm çok kısa ömürlü bir grup olmasına rağmen bünyesinde James Hetfield'ı bulundurmuştur. Hit the Lights isimli şarkı ise aynı zamanda Metallica'nın Kill'em All albümündede yer almaktadır. Bu senelerde bir kaç denemede Metal Church isimli gruptan gelmiştir fakat bu çalışmalara tam anlamıyla thrash demek mümkün değildir. Venom'un 1981 yılında Welcome to Hell ve 1982 yılında Black Metal yayınladığı albümler ilerde thrash gruplarını yine çok etkileyen yapıtlardan bazıları olucaktır. Venom aynı zamanda thrash metal için başlangıç grupları arasında sayılmaktadır. Bunun ardından 1983 yılında Metallica Kill'em All albümünü, hemen ardından Slayer Show No Mercy albümünü ve Artillery We are the Dead demosunu yayınlamışlardır ve belki de bu albümler ile birlikte Thrash Metal'in emekleme dönemi artık sona ermiştir. 1984 yılında Thrash Metal'in artık bir adı vardı ve dinleyici kitlesi giderek genişlemekteydi bu sene içinde Metallica-Ride the Lightning, Anthrax-Fistful of Metal, Overkill-Overkill, Slayer-Haunting the Chapel albümleri ile Thrash Metal'e daha karanlık ve ağır bir hava katmayı başarmışlardı. 1985 yılında sahneye yeni isimlerde çıkmaya başlamıştı artık. 1985 yılında Kreator-Endless Pain, Sepultra-Bestial Devastation ve Megadeth-Killing Is My Business... And Business Is Good albümlerini yayınladılar. 1986 yılında Thrash Metal köklerini iyice derinleştirmiş ve gelişimine bütün hızıyla devam etmiştir. 1986 yılında Thrash Metal için klasik sayılabilicek albümler yayınlandı. Bunların en önemlisi kuşkusuz Metallica-Master Of Puppets'dir. Aynı sene içerisinde yayınlanan ve thrash metalin tanımını tam anlamıyla yapan diğer albümler ise Kreator-Pleasure to Kill, Dark Angel-Darkness Descends ve Slayer-Reign in Blood oldu. Bu 3 albümün farklı bir özelliği ise 1986 yılında bu üç albüme Lanetli Üçlü isminin takılmasıydı. 1987 yılında Testament ilk albümleri The Legacy ile ortaya çıktı ve kazandıkları ivmeyi sonraki albümlerinde de sürdürmeyi başardılar. Hatta ilerde isimleri en büyük 4 Thrash grubu (Metallica, Megadeth, Anthrax, Slayer) diye nitelendirilen gruplarla birlikte anılmaya başlandı. '80lerin sonuna doğru gelinmeye başlandığında Thrash Metal başlangıcına göre çok daha farklı ama aynı zamanda köklerine bir o kadar bağlı bir gelişme göstermeye devam etti. 1989 yıllında birçok klasikleşen albüm yayınlandı ve 1990 yılına gelindiğinde Thrash Metal artık evrim geçirmeye ve farklı türlerle etkileşime girmeye başlamıştı.

Thrash Metal-megadeth86-jpg

1990'lar - 2000'ler
'90lara gelindiğinde bazı gruplar klasik thrash rifflerini korurken, bir çok grup farklı etkileşimde olan yapıtlar yayınlamaya başladı. '90larda Metallica-Metallica(The Black Album), Load ve ReLoad albümleri ile thrash dışı denilebilecek daha yavaş bir kanada kaydılar. Aynı zamanda Anthrax ve Megadeth'de farklılaşmaya başlamışlardı. Megadeth-Countdown To Extinction ve Anthrax-Sound of White Noise ile klasik thrash'ten uzaklaşmaya başladılar. Aynı dönemde Testament-The Ritual ile daha çok Death Metal kanadına kaymaya başladı ve Kreator Endüstriyel Metal kanadına doğru kaymasını 2001 yılına kadar sürdürdü.Aynı zamanda değişmeden kalan bir seri grupta bu seneler arasında saf Thrash stillerini korumayı başardı. Bunlara en bilindik örnek Slayer verilebilir. Bu seneler arasında Thrash Metal tam anlamıyla bir değişim ve etkileşim çağı yaşadı. '90ların sonları ve 2000lerde bir silkinme ve kendine gelme dönemi başladı. Birçok grup dönüş albümü diyebilceğimiz albümler yayınladı. Exodus-Tempo of the Damned, Megadeth-The System Has Failed, Kreator-Violent Revolution ve 2008'de çıkan Metallica'nın Death Magnetic albümü Metallica'yı Thrash Metal'e geri döndürmüştür bu ve diğer sayılan albümler Saf Thrash sounduna geri dönüşe örnek verilebilir.


Thrash Metal-metalmania_2007_-_sepultura_05-jpg
Günümüz
Günümüzde Thrash Metal '90ların sonunda ve 2000'lerin başlarında yakaladığı enerjiyi korumayı ve geliştirmeyi başarmıştır.[kaynak belirtilmeli] Bir çok grup yeni albümler ve yeni çalışmalarla klasik thrash stillerine hem dönüş yapmaya hem de geliştirmeye devam etmektedir. Sonuçta unutulmaması gereken bir şeyde Thrash Metal'de Heavy Metal'in alt dallarından biridir ve mutlaka diğer dallarla etkileşim içinde olmaya devam edicektir. Sonuçta Thrash Metal diğer bir çok ekstrem metal dalları gibi öldüğü söylense bile daha güçlenerek ve gelişerek yoluna devam etmektedir.

Neredeyse her müzik dalının olduğu gibi Thrash Metal'inde bölgesel farklılık gösteren kolları vardır.

Körfez Bölgesi (Bay Area) Thrash Metal; Bu grup thrash metal için başlangıç bölgesi kabul edilmektedir. Bu grup diğer iki gruba oranla daha teknik ve ilerici görülmektedir. Gitarlar genellikle ön plandadır. Vokaller çok daha özgün seslerdir. Özellikle Kreator(brutal ve agresif), SOD(punk etkileşimli) ile karşılaştırıldığında. Bu grup içinde örnek olarak Exodus, Testament, Metallica, Megadeth, Slayer ve Heathen gibi gruplar sayılabilir.

Doğu Yakası (New York, New Jersey) Thrash Metal; Bu grupta Körfez Bölgesi gruplarına göre daha çok punk ve hardcore etkileşimleri görülmektedir. Aynı zamanda bu gruplarda teknik yerine(bu onların teknik olmadığı anlamına gelmez), agresiflik ve hız daha ön plandadır. Bu gruba örnek olarak ise Anthrax, Overkill ve Nuclear Assault verilebilir.

Alman (Teutonic) Thrash Metal; Bu grup ise 3 grup içinde en ağır ve sert olanıdır. Çoğu zaman death metal ile etkileşimde görünebilirler bunun sebebi ise vokal stillerinin çok agresif ve brutal olmasından kaynaklıdır. Fakat bir sınır olsalar bile stil olarak tamamen thrash metal rifflerini korumaktadırlar. Bu gruplara verilebilicek örnekler ise Kreator, Sodom, Destruction ve Coroner.

Death Metal

Death metal

Death metal-vader_band-jpg
1980'lerin sonunda thrash metal'in teknik yetkinliğini ve bir punk alttürevi olan hardcore'un dolaysızlığını sentezleyen grupların önderlik ettiği bir metal altjanrıdır. Death Metal tınısını belirleyen ve onu diğer Metal alttürevlerinden ayıran başlıca öğeler brutal vokal, distorsiyon doygunu elektro gitar, yapısökümcü tabir edilebilecek bir kompozisyon tarzı, sürat ve nihilist/dışavurumcu imgelem ve aynı doğrultudaki metinsel içeriktir.
Brutal vokal, diğer Metal türlerinde ve popüler müziğin genelinde doğalcı biçimiyle kullanılan vokalin, enstrümantan enformasyonun distorsiyonuna paralel bir şekilde, performans veya kayıt sırasında dışsal bir müdahale olmaksızın, vokalist tarafından distorte edilmesiyle elde edilen, konvansiyonel vokalin ifade yelpazesini tek bir kalıp içinde hayata geçirmeye çalışan vokalizasyon türüne Metal icracıları ve dinleyicileri tarafından verilen isimdir.
Death Metal'in arkaik örnekleri arasında, Speed Metal ile karıştırılan Thrash Metal tarzına yakın bir çizgide müzik yapan Death Strike'ın 1985 tarihli "Fuckin' Death" albümü sayılabilir. Ancak türün ilk yapılaşmış örneği,Chuck Schuldiner önderliğindeki Death imzasını taşıyan "Scream Bloody Gore" albümüdür. 1980'li yılların ortalarında belirişini takiben 90'lı yılların sonlarına kadar oldukça üretken bir janr olan Death Metal kanonunun en önemli örneklerinin altında Possessed, Obituary, Morbid Angel, Cannibal Corpse, At the Gates, Deicide, Autopsy, Carcass, Atheist, Napalm Death gibi öncü toplulukların isimleri vardır.
Death metal-metalmania_2007-jpg

Bir altkültürel enerji olarak 90'lı yılların başlarında Grunge akımının ve temsil ettiği değerlerin denge ağırlığını teşkil eden Death Metal, 90ların sonlarında, Metal anajanrından doğan alttürevlerin, cross-over'ların ve farklı janrların gramerlerini Metal'e sentezleyen yenilikçi yaklaşımların karşısında ortodoks damarını bütünüyle yer altına çekmiş ve doğası doğrultusunda, popülerliğin süzgecinden geçmiş diğer Metal janrlarının aksine, ifade tarzını daha da sertleştirmiştir. Ne var ki Metal arenasında dinleyiciler ve gruplar arasında yoğunlukla tartışılan ticaret - etik ikiliği ekseninde, Death Metal de, geniş kitlelere ulaştığı 90'lı yılların ortalarında piyasalaşmakla suçlanmıştır.
Death Metal'in doğuşundan bugününe Türkiye'de gelmiş gelmiş en önemli temsilcileri arasında Deathroom, Suicide, Asafated, Cenotaph, False In Truth ve Hecatomb sayılabilir.

Death Metal Disiplini

Death metal-davidvincent-jpg
Death Metal tınısı tok, distorsiyon doygunu gitar tonlarına, brutal vokallere yaslanır. Bunların yanısıra dışavurumcu, kinik, nihilist bir tavrı yansıtan veya gore gibi şok öğeleri üzerinde duran şarkı sözleri ve görseller Death Metal alamet-i farikası sayılır. Death Metal gitar jargonu çalış tekniği açısından Thrash Metal'in doygunlaştırdığı 'palm mute' (gitar tellerinin avuç kenarı ile kapatılarak sesin boğulması) tekniği ve strumming (vuruş) çeşitliliğiyle biçimlenen, kompozisyonel yönelim açısından ise yüksek tempolu, fragmanlı veya nakarat yapılı parçalar üreten, vokal dışavurumun belirginleştiren bir anlayışla yapılanır. Death Metal gruplarının bir bölümü [Deicide, Suffocation] melodizmi dışlayarak keskin bir ritmofoniyi sahiplenir.
Death metal-chrisbarne-jpg
Bu ritmofoni ağırlıklı yaklaşım, bir Death Metal altjanrı sayılan ancak bu janrla aynı yıllarda şekillenen Grindcore'un da merkezinde yer alır. Davulda yüksek hızlarda twin, ride ve trampet üçlüsü kullanılmaktadır. Ataklar tuşeli ve çok hızlıdır. Ziller yoğun olarak kullanılmaktadır. Davul setlerinde 3 alto ve 2 floor tom tercih edilmektedir.
Yeni Akım İsveç Death Metal'i (NWOSDM) adı verilen İsveç okulu ise İngiliz Klasik Metalinin melodizmini Death Metal'in yoğunluğuyla birleştirir. Bu türün örnekleri olarak Dark Tranquillity, In Flames, Soilwork verilebilir.
2000'li yıllarla birlikte yükselen Metalcore türü Death Metal'in sofistike enerjisini yumuşatarak benzer bir dışavurumcu teknik lügatı sahiplenmiştir.

Lacuna Coil

Lacuna Coil 1994 yılında gitarist ve söz yazarı Marco Coti Zelati ile o zamanlar Sleep Of Right grubunda olan Andrea Ferro tarafından Milan'da kuruldu. Yeni elemanların katılmasıyla birlikte gitarda Marco ve Raffaele Zagaria, Bassta Andrea, davulda da Michelangelo olarak yollarına devam ettiler. Grup ilk canlı performansını 1994 te Bologna, İtalya'da gercekleştirdi ve ardından 1995 te Bleeding Souls'u kaydetti.

Marco'nun bassa geçmesiyle birlikte Andrea ya da vokallere yogunlaşması için vakit kalmış oldu. Kariyerlerinde çok önemli bir adım atmak üzereydiler, ikinci gitar için Claudio Leo, davullar içinse Leonardo Forti ile anlaştılar ve grupta bir de bayan vokal olmasına karar verip Cristina Scabbia' ya teklif götürdüler.

ETHEREAL

Cristina'nın da gruba katılmasıyla birlikte isimlerini Ethereal olarak değiştirdiler ve Mayıs 1996 da Shallow End ve Frozen Feeling isimlerinde 2 şarkılık bir demo hazırlayıp bazı plak şirketlerine gönderdiler. Nuclear Blast ve Century Media dan teklif aldılar ama Century Mediada karar kıldılar. ALbüm kayıtlarına başlayacakları sırada Ethereal isminin Yunanlı bir grup tarafından kullanıldıgını ögrendiler ve isimlerini Lacuna Coil olarak değiştirdiler. Grubun kadrosuysa Cristina Scabbia, Andrea Ferro, Marco Coti-Zelati, Claudio Leo, Raffaele Zagaria, ve Leonardo Forti olarak kesinleşmişti.

İlk EP ve Ayrılık

1997 de Woodhouse Studyolarında ilk albumlerini kaydederken aralarında muzikal anlamda bazı farklılıklar oldugunun farkına vardılar ama buna ragmen 6 sarkı kaydettiler. 1997 Aralık ayında gothic metal grubu Moonspell'le Avrupa turuna cıktılar ve boylece kariyerlerinin ilk Live performansını gerçekleştirmiş oldular. Gerginlik, sahne korkusu ve bazı anlaşmazlıklar yüzünden 3 şov sonra Raffaele Zagaria, Claudio Leo, ve Leonardo Forti gruptan ayrıldılar. Lacuna Coil, gitarda Tiamat tan Anders Iwers ve davulda Kreator'dan Markus la yoluna devam etti. 1998 Ocak ayında Thy Nature 'ndan Cristiano Migliore ve Time Machine'den Cristiano Criz Mozzati gruba katıldı. Katılımları gruba Şubat ayında cıkacak olan EP leri ve Lisbon'da Moonspell'le dört bin kişiye çalacakları konser için şevk verdi. Lacuna Coil Mart ayında Hollandalı The Gathering ve Siegmen le 2. Avrupa turuna cıktı.1998 Agustosunda Wacken open-air Festivalinde yer almalarıyla , insanlar bu İtalyan grubu tanımaya başladı.

IN A REVERIE

Ekim 1998 de Lacuna Coil Almanya Woodhouse studyolarına döndü ve yapımcı Waldemar Sorychta ile In a Reverie albumunu kaydetti. Soundlarının önceki EPlerine gore daha sert olması , Almanya Avrupa ve İskandinavya gibi ülkelerde daha cok tanınmalarına neden oldu fakat yaptıkları metal müzik kendi ülkelerinde onları bir türlü ünlü yapmıyordu..

1999'un çoğu Avrupada turnelerde geçti.İlk olarak Nisan ayında İngiltereli Skyclad'le , daha sonraysa Mayıs'ta My Insanity, Grip Inc. Ve Samael'le Into the Darkness turnesine çıkıp , 21 Mayıs'Da da Dynamo Open Air Festivalinde elinde İtalya bayragıyla Cristina'yı selamlayan binlerce insana çaldılar.5 Haziranda LAcuna Coil İtalya'ya döndü ve Metallica'nın headliner olduğu Gods of Metal festivalinde yer aldı. Rotterdam ve Altheim deki birkaç konserden sonra grup ,Ekim'de bir Almanya turnesi düzenleyerek Lacrimosa'yla konser verdi.

Halflife EP

Milenyuma girerken Lacuna Coil ve Waldemar Sorychta bu sefer Ventimiglia'da stüdyoya girip Halflife ismini verdikleri EP yi kaydetmeye karar verdiler. 5 şarkıdan oluşan , içinde Senzafine isimli tamamen İtalyanca bir şarkyla daha once İngiliz pop grubu Dub Star tarafından cıkmış Stars şarkısının coverını bulundugu bu EP'de ilk kez dijital kayıt teknikleri kullandılar. 20 Mart 2000de Halflife resmi olarak yayınlandı ve grubun başarısı Avrupa'da headliner olarak yer aldıkları konser sayısını arttırdı.

Unleashed Memories

Lacuna Coil Agustos'ta bir süre dinlendikten sonra, Ekim 2000 de kayıt için Waldemar Sorychta'la birlikte 3. kez Almanya Woodhouse Studyolarına girdiler. Unleashed Memories adlı album 9 yeni şarkı ve Senzafine'in değişik bir versiyonunu içeriyordu.Grup , Kasım sonuna dogru biten albumle birlikte , Theatre of Tragedy ile 16 ve 17 Aralıkta Meksika'da gerçekleşen iki konser verdi. 2001 turlar açısından cok verimli bir yıl oldu. İlk once Ocak-Şubat boyunca Theatre of Tragedy ve Beseech'le başlayan Avrupa Turu, Dimmu Borgir, Nevermore, In Flames ve Susperia'nın katıldıgı Metal Odyssey turuyla devam etti. Festivallerin bitmesiyle Lacuna Coil, Unleashed Memeories in yayınlanmasının üstünden sadece 10 ay geçmiş olmasına ragmen yeni materyaller üzerinde çalışmaya başlamıştı. Yeni album çalışmalarının yanında, İtalya'da yeni kurulan ROCK TV kanalına da destek veriyorlardı.

COMALIES

Amerika'dan döndükten sonra 3. albumleri için studyoya girdiler. Mayıs 2002 de album tamamlandı ve albume Comalies adını verdiler. Comalies'ın , Unleashed Memories'e göre daha sert ve daha dinamik bir tarzı vardı. Albumle aynı isimde olan şarkı Comalies- hem İngilizce hem de İtalyanca söylendi. Lacuna Coil yaptıgı bir cok sarkıyla kendini her zaman yenilemek, aşmak istedigini ve müzik tarzlarını genişletmek istedigini gösterdi. Eylül 2002 de album yayınlandı ve bir çok kişi tarafından olumlu eleştiriler aldı ve kimilerine gore de bu Lacuna Coil için büyük bir atılımdı. Grup , Ekim'de Sentenced'la birlikte bir Avrupa turnesine çıktı. Albumdeki şarkılar ilk kez live olarak dinlendi ve Heaven's a lie grubun Gothic metal sahnesine köklü bir giriş yapmasını sağladı.

Bitmeyen turlar..

Sentenced'ın ardından grup yeni bir tur planı yapmıştı. Şubatta Opeth'le İtalyada bir konserle daha sonra 40 bin kişinin onunde çaldıkları Imola'da Heineken Jammin Festival inin ardından grup Amerikaya döndu ve Temmuzdan Aralık'a kadar Type O Negative ve Anthrax'ın da bulundugu 76 şov gerçekleştirdi. Bu tur boyunca grup Heaven's a lie a bir klip çekmek için yönetmen Chade Seide ile çalıştı. Bu şarkı gittikçe Lacuna Coil'in ününü arttırdı.Ekim 2003 te şarkı 65 farklı radyo istasyonunda çalmaya baslamıstı. Heaven's a lie'ın büyük patlama yaratmasıyla şarkıya yeni bir video cekmeye karar veren grup bu sefer de Patric Ullaeusle çalıştı.Şarkıyı 9 Aralıkta Fuse Tv , MTV 'Headbangers Ball ve diger rock kanallarında ilk kez gösterilecek olan video için kısaltıp remixlediler. Grup , 2003 turlarının verdigi yorgunluga ragmen dinlenmeyi reddedip Hamburgda Moonspell , Passenger, and Poison Black ile XMAS turuna cıktı. Heavens a lie ın büyük başarısının hala devam etmesi üzerine Century Media ile tekrar anlaştılar ve POD ile 2 aylık Amerika turuna çıktılar. Bu tur grubun tanınmasına cok katkıda bulundu ayrıca Heavens a lie ın Headbangers Balldaki akustik versiyonu cok sevildi. Bu süre boyunca Comaliesın satışları Amerikada 60bin i gecti ve grup ta hiç hız kesmeden Comalies Ozzfest Editionda yer alacak akustik şarkıları kaydetmek için studyoya girdi. Grup ayrıca Amerikada 100den fazla radyoda çalınan Swamped için Patric Ullaeus ile bir video çekti.

OZZFEST

Ozzfest 2004 LacunaCoilin cok buyuk gruplara caldıgı ikinci festivaldi. Comalies albumunun satışları Amerikada 100bini gecti ve Lacuna Coil dünya capında da 250 binlik rakamla, Century Media nın tarihinde en cok satan İtalyan Rock grubu oldu .bu başarı grubu bir haftada 5.818 kopya satarak Billboard Chartarda 194. sıradan liseteye soktu.Bu Lacuna Coilin değil aynı zamanda Century Medianın da ilk Billboard deneyimiydi. Swamped in Resident Evil: Apocalypse filminin soundtrack i olması da grubun ününe ün kattı .Sürekli konserler veren bir grup olan Lacuna Coil Ozzfest haricinde Superjoint Ritual ile birlikte şovlarda yer aldı. Kasım 2004 te artık Comalies 2 yılını doldurmuştu ve grup Milanda yeni materyaller üzerinde çalışmaya karar verdi. Bir süre geçtikten sonra 27 Aralıkta Londra'da In Flames, Caliban ve Chimaira ile yapılacak özel bir performans için çalışmaya ara verdiler.2004 hem Lacuna Coil hem de Century Media için cok onemmli ve basarılarla dolu bir yıl oldu.

2005'te..

2005 başlarında grup yeni album uzerinde calısmaya devam ediyordu. Mart itibariyle Comalies'ın satış rakamları 200 bini gecmişti. Yaz aylarının yaklasmasıyla birlikte Festivaller de basladı.Grup İlk konseri 21 Mart ta Fransa' da Rotonde Festivalinde verdi ve katılımcılara yeni bir şarkı çalarak şaşırttı.Müzik grubun soundundan uzak olmamakla beraber daha sertti , onceki albumden sonra uzun bir süre gectigi için yeni şarkı gruba enerji vermişti. Lacuna Coil 12 Haziranda Donnington Park'ta Slipknot, System of a Down, Mastodon ve birkac grupla Download Festivaline katıldı.

KARMACODE

Temmuz 2005 te Century Media, grubun butun albumlerini ve Eplerini ekstralarla tekrar yayınladı ve 14 Eylülde de yeni albumun isminin Karmacode olacagını ve 4 Nisan 2006da cıkacagını acıkladı.Festivaller yaz boyunca devam etti ,grup yeni hayranlar edindi ve 22 Ekimde Belçikada Metal Female Voices Festivalinde yeni bir şarkı daha caldı. Lacuna Coil'in hem Amerika hem de Avrupa daki artan popularitesi ve Download Festivalindeki başarısı gruba çok şey kattı. 2006 ABD yapımı olan Underworld Evolution filminin soundtrack i , Karmacode'da yer alan 'Our Truth' adlı sarkı da, hayran kitlesi tarafından büyük begeniyle karsılandı.